Muğla’nın Fethiye ilçesinde düzenlenen Uluslararası 9. Fethiye Festivali etkinlikleri kapsamında Türk sinemasına uzun yıllar hizmet veren Yeşilçam’ın sultanı Türkan Şoray’a “Yaşam Boyu Kültür ve Sanata Katkı ve Onur” ödülü verildi.
Fethiye Turizm, Tanıtım, Eğitim, Kültür ve Çevre Vakfı (FETAV) öncülüğünde bu yıl 9.’su yapılan Uluslararası Fethiye Festivali için ilçeye gelen Türkan Şoray’a sevenleri büyük ilgi gösterdi. Çoğunluğu kadınlardan olan onlarca kişi, Fethiye Belediye Kültür Merkezi’ndeki söyleşi ve imza programında Türkan Şoray ile fotoğraf çektirebilmek ve ona sarılabilmek için saatlerce bekledi. Büyük izdihamın oluştuğu salonda, kendisi hakkında hazırlanan öz geçmiş ve okunan şiirler ünlü sanatçıya duygusal anlar yaşattı.
Festival Komite Başkanı Mustafa Şıkman, “Türk sinemasına yaptığı katkılar nedeni ile bu onur ödülüne Türkan Şoray’ı layık gördük” diyerek plaketini Şoray’a sundu. Ünlü sanatçıya çiçek takdim eden Fethiye Belediye Başkan Yardımcısı Mete Atay da, “Türkan Şoray’ı Fethiye’nin fahri hemşerisi olarak bundan böyle çarşı, pazar ve alış veriş merkezi ile her yerde göreceğiz. Önümüzdeki yılın festivalini onunla birlikte yapacağız” dedi.
Türkan Şoray ise Fethiye’nin fahri hemşehrisi olmayı kabul ettiğini ifade ederek başladığı konuşmasında, “Sinemada 50 yılım geçti. Bu onur ödülünü de kızıma ve torunlarıma bırakacağım. En güzel hediyelerden biri olarak alıyorum. Tüm cumhuriyet kadınlarını öpüyorum. Gelecek yıl yapılacak festival de sinema, tiyatro sanatçıları, yazar ve müzisyen arkadaşlarla burada olup destek vereceğiz” dedi.
DEDESİNİN KİTABINI YAZACAK
Fethiye ve Ölüdeniz’e birkaç kez geldiğini ancak şehir merkezinde ilk kez bulunduğunu anlatan Şoray, “Burada hiç yapılaşma yok. Çok huzur buldum. Hayatımda ilk kez tam 9 saat deliksiz uyudum” diyerek, Yeşilçam günlerini anlattı. Dedesinin hayatından da kesitler anlatan Türkan Şoray, dedesinin çapkınlığı ve hayatını bir kitap haline getireceğini söyledi. Toplumsal konularda “Mine” isimli filminin kendisi için en cesur film olduğunu aktaran Türkan Şoray, “İçinde cinselliği olan filimde buydu. Bu filmi locaya gizlenerek seyretmiştim. Bizim gençlik dönemlerimizde ölümüne, sonsuza kadar aşk aranıyordu. Şimdi bunlar değişti. Egolar çok yükseldi. Ego aşkı yok ediyor. Güçlü olmak ve başka değerler ortaya çıktı. Teknoloji de değişti. Telefon mesajlarına dönüştü. Ben aşkta romantizme inanıyorum. Duygusal insanlar tabiki bunu devam ettirmeye çalışıyor. Aşk sonsuza ve ölümüne kadar olmalı. Aşk, kalbi hep taze tutmalı. Oskar alacağımı, ülkemdeki seyircim ve insanımla yaşamak isterim” ifadelerini kullandı.
Türkan Şoray, filmlerindeki unutamadığı özellikleri de anlatırken “Selvi Boylum, Al Yazmalım “filminin hayatındaki yerinin çok büyük olduğunu söyledi.
TÜRK SİNEMASI ÇOK İYİ YERDE
Şoray, Türk sinemasının bugünü ve dünya sinemasındaki yeri konusunda sorulan soruya şu cevabı verdi: “Devlet, yıllar boyu sinemanın önemini kavrayamadı. Nuri Bilge Ceylan’ın aldığı ödül, Kan Film Festivalinde kazanılan ödüller ortada. Kendi kültürümüzü, ülkemizi sinema ile tanıtmak isterken, hep engeller konuldu. Festivallere ve yurt dışı tanıtımlara katılsaydık Alen Delon’un yerinde Cüneyt Arkın olurdu. Cüneyt Arkın’ın yakışıklılığı Alen Delon’dan daha iyi değil mi? Kadir İnanır, Tarık Akan, Fikret Hakan, Hülya Avşar, Filiz Akın arkadaşlarım, ayıp olacak ama ben bugün dünya sinemasında Türkiye’yi daha önde tutabilirdik. Bir İtalyan ekip benimle bir belgesel yaptı. Dünya sinemasının önde gelenleri onu İtalya’da izlerken benim için Sopia Loren dediler. Türk sineması şuan da çok iyi bir yerde. Teknoloji çok gelişti. Mucizeler yaratıyorlar. Çünkü sansür yok. Yıllarca sansür nedeni ile ülkemizde istediğimizi yapamadık. O yıllarda Yeşilçam Filmi diye küçümsüyorlardı. Sponsor yoktu. Sinemacıların eli kolu bağlıydı. Buna rağmen Acı Hayat, Gurbet Kuşları, Bitmeyen Yol gibi toplumsal filmler yine yapıldı. Bu günün sinemacıları bayrağı çok iyi devralmış diyorum. Çağdaş bakışla film yapıyorlar. Özgürce yazıp çekiyorlar. Yurt dışı ile bağlar oluşturuyorlar. Türk sineması mükemmel bir yerde”.
“DİZİLERDE OYNAMAKTAN KORKUYORUM”
Sinema dizilerinin de Türkiye’de hayatın parçası olduğuna değinen Türkan Şoray, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepsinde müthiş emek vardı. Reyting denen bir şey var. Bu yüzden üç dört haftada bazılarını kaldırıyorlar. Bende ikinci baharda oynadım. 18 saat çalıştığımı biliyorum. Bu yüzden o gücü yapabilir miyim diye dizilerde oynamaktan korkuyorum”.
“İLK YAPTIĞIM RESİM ÇOCUK GELİN RESMİ”
Şoray, çocuk yaşta gelin yapılan kızlara üzüldüğünü, toplum olarak buna karşı farkındalık oluşturulması gerektiğini söyledi. Şoray, “Resim yapıyorum. Yakında bir sergi açacağım. İlk yaptığım resmim çocuk gelin. Gözünde yaş var. Ata bindiriliyor. Ben kız çocuklarımızın okutulmasını, kızların kendi iradesi ile eğitim görüp evlenmelerini önemsiyorum” dedi.
KÖR KÜTÜK AŞIK OLARAK YAĞMUR’UN BABASI HAYATIMA GİRDİ
Türkan Şoray’a hayatındaki aşkların Rüçan Atlı, Cihan Ünal ve kızı Yağmur olduğu hatırlatıldı. Şoray, “Ya varsa bir başka üçüncüsü” diyerek salonu kahkahaya boğdu. Rüçan Atlı ile arasında 24 yaş fark olduğunu, 16-17 yaşlarında iken 40 yaşlarındaki Rüçan Atlı’ya bir hami, güven ve dayanacak bir sırt olarak tanıdığını ifade eden Şoray, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Karizması olan, genç bir kızı etkileyen bir insandı. Çok yakışıklıydı. Benim kapılmam doğaldı. Mesleğime hiç karışmadı. Ödül aldığımda alnımdan öperdi. Cihan Ünal, Yağmur’un babası olarak hayatıma girdi. Bütün aşkları süzdüğünüz zaman Yağmur oldu. Sinema hayatımda her şeyi yaptım. Uçak kullanmayı çok isterdim. Hayal kurmak güzel şey. Hayalin ölçüsü olmaz. Hayal gerçek olmazsa insan çok zor durumda kalır”
Türkan Şoray, programın ardından kendisi ile ilgili yazılan kitapları imzalarken izdiham yaşandı.