ASİMED Başkanı Dr. Savaş Eğilmez, Almanya’da son günlerde Ermeni meselesinin yeniden gündeme getirilmeye çalışıldığını belirterek, Türk-Alman ilişkilerinin olumsuz bir sürece girmesine sebep olabileceğini belirten Türkçe, İngilizce ve Almanca mektupları, Federal Parlamentoda temsil edilen tüm partilerin grup yönecilerine göndermeye başladıkları kaydetti.
3 dilde mektup kampanyası başlattıklarını ifade eden ASİMED Başkanı Dr. Savaş Eğilmez, konuyla ilgili şöyle konuştu:
“Almanya’da son günlerde Ermeni meselesinin yeniden gündeme getirilmeye çalışılıyor. Yazık ki bu organizasyonun başını da Türk kökenli bir vekil çekiyor. Alman Federal Meclisi ilk kez geçen yılın Nisan ayında konuyla ilgili bir önergeyi görüşmüş ancak oylama yapılmamıştı. Federal hükümet soykırım ifadesini kullanmaktan kaçınırken, Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert soykırım kavramını açıklıkla dile getirmişti.
Hırıstiyan Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) Federal Parlamento Grup Yöneticisi Michael Grosse-Brömer, 1915 olaylarına ilişkin önergenin büyük ihtimalle 2 Haziran’da oylanacağını söyledi. Daha önce 1915 olaylarının 101’inci yıldönümü vesilesiyle oylamanın 24 Nisan’da yapılması gündeme gelmişti. Ancak bu girişimde gerçekleşemeden son bulmuştu. Yukarıda bahsettiğimiz Türk kökenli vekil, Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir yaptığı açıklamada, “Ortak önergenin çok daha önce Federal Meclise gelmesini isterdik. Ama tarihten daha önemlisi, bütün partilerin aynı dili konuşacak olmasıdır. Sonunda Federal Meclis’te net ve açık ifadeler kullanıp, bizi mutlu edecek. şeklinde konuşarak çok umutlu olduğunu belirtiyor.
Demokratik çözüm adı altında pkk terör örgütüne sıkça destek veren, evinde kenevir yetiştirip esrar kullanan Cem Özdemir, bu tasarının Almanya da kabul görmesi için canla başla çabalıyor.
Biz Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) olarak Almanya Federal Meclisinde görüşülecek tasarının tarihi bir hata olduğunu, olası bir kabulün hem Türklere hem de I.Dünya Savaşında Osmanlı’nın müttefiki olan Almanlara da büyük bir haksızlık olacağını, tarihi bir meseleyle ilgili kararın, siyasetin merkezi olan parlamentolarda alınamaycağını, bu durumun özellikle son dönemde mülteci krizi konusunda güçlü bir işbirliği geliştirmeye çalışan Türk-Alman ilişkilerinin olumsuz bir sürece girmesine sebep olabileceğini belirten Türkçe, İngilizce ve Almanca mektupları, Federal Parlamentoda temsil edilen tüm partilerin grup yöneticilerine göndermeye başladık.
Kampanyamız katılmak isteyen vatandaşlarımız metinlere ve e-mail adreslerine derneğimizin web sitesi www.gercektarih.net ve www.therealhistory.net adreslerinden ulaşabilirler.”
GÖNDERİLEN MEKTUP TÜRKÇE;
Sayın Parlamenter. Bu mektubu size en içten saygılarımız, iyi dileklerimiz ve adaletli bir dünyaya ulaşmak adına sahip olduğumuz umut dolu yüreğimiz ile yazıyoruz. Mektubumuzu gönül rahatlığı ile yazmış olmamızın başka bir nedeni de, haksızlıklara karşı ruhunuzda var olduğuna inandığımız büyük kızgınlık ve bu haksızlıkları akılcı yollarla çözebilecek güçlü bir zekâya sahip olduğunuza olan inancımızdır.
Sizin de çok iyi bildiğiniz üzere, Almanya ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki dostluk ve ittifak uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Ülkelerimiz, yüzyıllar sonra bile bahsedilecek, birçok barışçıl amaç için mücadele etmişler ve etmeye de devam edecekler. Ve yine bildiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyeti sahip olduğu tarihi ve coğrafi konumuyla, askeri ve ekonomik gücüyle, barışçıl politikası ve tarihin derinliklerinden gelen hoşgörülü yapısıyla, daha bir çok sorunun çözümüne önemli katkılar sağlayacak kudret ve kabiliyettedir.
Ancak belli aralıklarla parlamentonuzda gündeme gelen, bilimsel bir temele dayanmayan sözde Ermeni soykırımı yasa tasarıları, iki ülke arasındaki derin bağları gevşetecek duruma gelmiştir. Bu kararlar bağlayıcı olmasalar da, soykırım iddialarıyla ilgili bir tasarının Almanya gibi etkin ve güçlü bir ülkenin parlamentosunda kabul edilmesiyle, bu yalandan rant sağlayan belli odakların güç kazanıyor olması, Türk Milleti tarafından endişeyle izlenmektedir. Bu tür girişimlerin devam etmesi Afganistan, Irak, Doğu Avrupa, Kafkasya ve Ortadoğu’da ve Mülteci Krizinde çok önemli faaliyetlerde ve işbirliği içerisinde olan ülkelerimizin ilişkileri seyrinde, yol kazalarına sebep olacağı kaçınılmaz görülmektedir.
Tarih boyunca insanlık onuru ve vakarı ile yaşamış, mazluma, sıkıntıya düşene, yardım isteyene, dostluk ve barış elini uzatmış Türk Milletine karşı son yıllarda dünya kamuoyu nezdinde büyük bir iftira ve karalama kampanyası başlatılmıştır. Özellikle sizinle müttefik olduğumuz I.Dünya harbinde birçok felakete maruz bırakılan Türk insanı ne yazık ki tamamen kasıtlı, tarihi gerçeklerle örtüşmeyen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü parçalamaya yönelik saldırılara maruz bırakılmıştır. Uluslar arası hukukun ve insan haklarının en temel hakkı olan “kendini savunma” hakkı bile Türkiye ve Türkler söz konusu olunca hiçe sayılmakta hiçbir sakınca görülmemektedir.
Bütün bu iftira ve karalama kampanyasının müsebbibi olan Ermeni diasporasının iki temel amacı vardır. Bunlardan birisi Ermeni toplumunu dünya kamuoyunun gündeminde tutmak, ikincisi de sözde soykırım masalları doğrultusunda varlıklarını devam ettiren onlarca vakıf, kilise, parti, dergi ve yayın evlerine bağışlar sağlayarak, bunlardan rant elde etmektir.
Bildiğiniz gibi; Ermeniler her yıl 24 Nisan’da dünyanın dört bir yanında sözde soykırımı anan törenler düzenleyip, çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadırlar. En önemli amaçlarından biri; dünyanın önde gelen ülkelerinde 24 Nisan’ın Ermenilerin sözde soykırıma uğradıkları gün olarak kabul ve ilan edilmesidir. Sizinde Ermenilere ithafen bir konuşma yapacağınız 24 Nisan tarihinin ne yer değiştirme uygulamasıyla ne de sözde soykırımla bir ilgisi vardır.
Osmanlı hükümeti, Ermenilerin çıkardığı isyan ve yaptığı katliamlar karşısında, Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni halkının ileri gelenlerine “Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını” bildirmiştir. Ancak, olayların durmak yerine giderek yoğunlaşması, savunmasız kalan Türk kadın ve çocuklarına yönelik saldırıların artması ve ordunun bir çok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur.
Bu nedenle, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticilerinden 235 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır. Tutuklular Ankara ve Çankırı hapishanelerine yollanmış ve daha sonra bunların büyük bir çoğunluğu serbest bırakılmıştır. Diaspora Ermenilerinin her yıl “Sözde Ermeni soykırımının yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan, işte bu 235 komitecinin tutuklandığı tarihtir.
Kimseden özel bir muamele ya da merhamet beklemiyoruz. Türk milleti olarak tüm istediğimiz, milletimize yapılan iftira ve haksızlıkların son bulmasıdır. Uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler ilke ve kararlarının eşit ve adil şekilde uygulanmasıdır. Bir olayın soykırım olarak tanımlanması için hangi şartların oluşması gerektiğine dikkat etmeden, peşin hükümle hareket etmenin hukuki ve meşru dayanağı yoktur. 1915 ve sonrasında yaşananlara bakma gereği duymayanların, Ermenilere soykırım yaptığımıza ilişkin iddia ve kararlarını, haksız, ahlaksız ve iftira olarak kabul edip şiddetle reddediyoruz. Bütün devletleri ve vicdanıyla hükmeden herkesi, Ermeni komitacılarının ve saplantılarının esiri olan diasporanın, bitip tükenmeyen kin ve nefretlerine alet olmamaya, hakkaniyete, adalete ve tarafsızlığa davet ediyoruz.