Tekno Gündem

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ağrı’da Dünya Çiftçiler Günü

Ağrı’da Dünya Çiftçiler Günü

admin admin -
66 0

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, her yıl değişik illerde gerçekleştirdikleri Dünya Çiftçiler Günü etkinliğini daha önce de Diyarbakır ve Malatya’da da kutladıklarını belirterek, “Hassas ve sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde bölge çiftçimize moral vermek, çiftçimizin yalnız ve sahipsiz olmadığını, sorunlarına duyarsız kalmadığımızı göstermek istedik. Sorunlarınızı dinlemeye geldik” dedi.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü etkinliği Ağrı Valisi Musa Işın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, Müsteşar Nusret Yazıcı, Tarım Bakanlığı genel müdürleri, TZOB Yönetim Kurulu üyeleri ile Doğu Anadolu Bölgesi illeri Ağrı, Erzurum, Kars, Erzincan, Ardahan ve Iğdır’daki ziraat odası başkan ve meclis üyeleri ile çiftçilerin katılımıyla Ağrı Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı. Bayraktar, Dünya Çiftçiler Günü toplantısındaki konuşmasında, stratejik bir sektör olan tarımın genel durumu, potansiyel ve sorunlarını değerlendirdi, dünyada tarımda yaşanan gelişmelere değindi. Dünyada en önemli stratejik sektörler nedir denildiğinde, kime sorulursa sorulsun, tarım ve enerji cevabının alınacağını vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
“Neden? Çünkü, dünya nüfusu 7,4 milyarı buldu. Bu rakam, bundan 200 sene önce 1 milyardı. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihlerde 2 milyardı. 100 yıl bile olmadan 4 kata yakın arttı. Nereden bakarsanız bakın, 2050’de 9 milyarı aşacak, belki 10 milyara yaklaşacak. Dünyada gelir seviyesi de arttı. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan çoğu ülkenin beslenme rejimleri değişti. Daha fazla gıda, daha fazla et tüketiyorlar. 2050’ye kadar gelişmekte olan ülkelerin et tüketimi yüzde 87 artacak. Biyoyakıt kullanımı arttı. Arabalar, biyoyakıt kullanıyorlar. Araştırmalar, 2050’ye kadar gıda üretiminin yüzde 60 artması gerektiğini ortaya koyuyor. Peki, şimdi bile yaşayan her insana yeterli gıda sağlayamayan dünyamız, bu artan nüfusa nasıl gıda sağlayacak? Tarım alanlarının sonuna geldik. İstesek de yeni tarım alanı bulmamız mümkün değil. Bulunacak kıta da kalmadı. Artık, uluslararası toplum ve dünyamızda yaşayan her birey, aklını başına almalı, tarımın ne kadar önemli olduğunu anlamalıdır. Kimse, uzay çağını yaşadığımız, teknolojinin sınırlarını zorladığımız 21. yüzyılda, 2015 yılında 795 milyon insanın aç kalmasını açıklayamaz. Hadisi Şerifte de ‘komşusu açken tok yatan kimse bizden değildir’ denmektedir. Kimse, her yıl 6 milyon insanın yetersiz beslenmeden hayatını kaybettiğini insanlığa anlatamaz. Yine kimse, üretilen gıdanın 1,3 milyar tonunun tüketilemeden çöpe gitmesini açıklayamaz. Bu kadar aç varken, 500 milyonu aşkın obez insan bulunması da çelişkinin boyutunu göstermektedir. Daha adil bir dünya kurmak zorundayız. Sadece 62 en zenginin, dünyanın en fakir yarısı kadar serveti olmasını kim izah edebilir ki.”
“TARIMA HÜKMEDEN ÜLKELER, DÜNYAYA DA HÜKMEDECEK”
Dünyada gelişmiş her ülkenin, tarımda da en ileri seviyeye ulaştığını, teknolojiyi, verimliliği yakaladığına dikkat çeken Bayraktar, “Amerika, dünyayı yönetiyor ama mısır, tütün, pamuk, buğday üretiminden vazgeçiyor mu? Unutulmasın ki tarıma hükmeden ülkeler, dünyaya da hükmedecek. Zenginleşmenin kaynağı tarım. Dünyada gıda önem kazanacak. Böyle bir konjonktürü fırsata mı çevireceğiz, yoksa ıskalayacak mıyız? Bu önemli. Bu gelişmeleri ıskalamamamız, tarım üretimini sadece ülkemizin değil, içinde bulunduğumuz bölgemiz için de yapmamız, bölgenin inanılmaz boyutlara ulaşan gıda ihtiyacını karşılamamız gerekiyor. Çiftçimiz üretiyor. Gecesini gündüzüne katarak, yağmur, çamur, kar, kış demeden üretiyor. Ülkemizin gıda güvencesini sağlıyor. Hal böyleyken, çiftçimizin kıymetinin yeterince bilindiğini söyleyebiliyor muyuz? Hakkının verildiğini, takdir edildiğini ifade edebiliyor muyuz? Hedefe varabilmek için öncelikle tarım sektörünün ve bu sektörde çalışanların kıymeti bilinmelidir. Çiftçimiz, sabah, öğle, akşam bizleri doyuruyor. Sofralarımızdan hiçbir şeyi eksik etmiyor. Eksik olursa mı çiftçimizin kıymeti anlaşılacak? Hepimizin bu eli öpülesi çiftçimize minnet borcu var” dedi.
“TARIMI ANLATAMAZ, KAMUOYU OLUŞTURAMAZSAK HEDEFLERE ULAŞAMAYIZ”
Doğu Anadolu’da, Ağrı’da koşulların daha da ağır olduğunu ifade eden Bayraktar, “Buna rağmen çiftçimiz, canını dişine takarak üretmeye devam ediyor. Benim 8-9 ay kış yaşanan Ağrı’da ve Doğu Anadolu’daki diğer 8 ilimizde çiftçim, bütün zorluklara direnerek hayvancılık yapmazsa, İstanbul’daki, Ankara’daki, İzmir’deki tüketicim, hatta 79 milyonluk tüketicim nasıl et yiyecek? Kurbanlıklarını nasıl temin edecek? Tarım sektörünü anlatamazsak, kamuoyu oluşturamazsak, tarımda hedeflere ulaşamayız. Doğu’da ve Güneydoğu’da güvenlik sağlandığında çiftçimizin neler yapabileceğini de hayal bile edemeyiz” diye konuştu.
“GIDADA GELECEĞİN AYDINLIK OLDUĞUNU NE YAZIK Kİ SÖYLEYEMİYORUZ”
Tarımın en önemli sorunlarından birinin tarım alanlarının korunması olduğunu belirten Bayraktar, söyle dedi:
“Son 20 yılda 3 milyon hektar, Belçika büyüklüğündeki tarım alanını çeşitli sebeplerle kaybetmişiz. Bu sadece bizim sorunumuz da değil. Dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi tarım dışına çıkarılıyor. Böyle giderse, yakın bir gelecekte dünya yaşanmaz bir hale gelecek. Unutmayalım ki çok fazla tarım alanımız yok. Dünyanın sadece yüzde 10’u tarım alanı olarak kullanılıyor. Üretim artışı için elimizde tek argüman kaldı o da verimlilik. Sonuç olarak gıda açısından geleceğin aydınlık olduğunu ne yazık ki söylemiyoruz. Uluslararası toplum hızlı hareket etmelidir. Açlığın ve yetersiz beslemenin yok edilmesi ve gıda güvencesinin sağlanması için uluslararası stratejiler geliştirilmeli ve etkin bir işbirliği yapılmalıdır.”
Ülkemiz tarımında da küçümsenemeyecek birçok gelişmeye rağmen, gelişmiş ülkelerin tarımıyla kıyasladığımızda sorunlar bulunduğunun bir gerçek olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:
“Herkesin de bildiği gibi sorunlarımızın temelinde yapısal sorunlarımız bulunmaktadır. En önemli yapısal sorunumuz tarımsal işletmelerin küçük, arazilerin çok parçalı olmasıdır. Tarımımızdaki birçok sorunun temelinde de bu vardır. İşletme büyüklüğünün 61 dekar, parsel büyüklüğünün 6 dekar olduğu, işletmelerin yüzde 80’den fazlasının 100 dekar bile arazisinin olmadığı bir tarımsal yapıda, verimlilikten de istikrarlı ve yeterli gelirden de bahsedemeyiz. Nitekim, kırsalın ülke ortalama gelirinin üçte birinde kalması bunu çok iyi açıklamaktadır. Bitkisel üretim böyle de hayvancılık farklı mı? Hem süt hem besi sığırcılığında işletmelerimizin 4’te 3’ünden fazlasının 10 baş bile sığırı yoktur. Hatta yarıdan fazlasının sığır sayısı 5 başı bile bulamamaktadır. Bu kadar küçük parsel büyüklükleri ve işletme yapılarıyla verimli tarımdan bahsetmek mümkün değildir. Sorunun çözümü bellidir. Arazilerin daha fazla bölünmesinin önüne geçilmeli, toplulaştırılma çalışmalarıyla işletme büyüklükleri artırılmalıdır. Bu bağlamda, bizim de her platformda desteklediğimiz Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nda yapılan değişiklik çok yerinde olmuştur. Kanunla Medeni Kanunu’nun mirasla ilgili hükümleri de değişmiştir. Bu düzenlemelerin arazi parçalanmasının önüne geçeceğine inanıyoruz. Tabii bu tek başına yeterli değildir. Toplulaştırma çalışmalarının da hızla sürdürülmesi gerekir. Halen 5 milyon hektar alanda yapılmış olan toplulaştırma çalışmaları yakın bir gelecekte 14 milyon hektara çıkarılmalıdır. Bu da yetmez. Çocuklarımıza miras bırakacağımız en büyük zenginliğimizi, verimli topraklarımızı hiçbir şekilde heba etmemeliyiz. Verimli tarım arazilerini korunmalı, tarım arazilerinin imara açılmasını önlenmeliyiz. Verimli tarım arazilerinin korunması konusunda valiliklere ve büyükşehir belediye başkanlarına da büyük görev düşmektedir. Valilerimiz ve belediye başkanlarımız, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, Toprak Koruma Kurulları çok etkin ve verimli arazileri koruyacak şekilde çalıştırılmalıdır. Ziraat odaları temsilcilerinin bu kurullarda görev yapması bir zorunluluk olmalıdır.”
“GAP, KOP, DAP GİBİ PROJELERİ HIZLA TAMAMLAMALIYIZ”
Türkiye’nin verimli tarım alanları açısından zengin olmadığını vurgulayan Bayraktar, “Birinci sınıf tarım arazilerimizin toplam tarım alanlarımıza oranı yüzde 6’da kalıyor. Ayçiçeği, pamuk, mısır, soya fasulyesi gibi ürünlerde ihtiyacımızı karşılayamıyor, ithalat yapıyoruz. Su olmadan, sulu tarım yapılmadan bu ürünleri üretmek mümkün değil. Destek verip bir üründe üretimi artırsak, diğer üründe açık veriyoruz. Yeni sulu tarım alanlarına ihtiyacımız olduğu açıkça görülüyor. Buna rağmen, teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar tarım arazisinin 2,27 milyon hektarını, ki bu İsrail’den büyük bir alana denk geliyor, halen sulamaya açamadık. Kaybedecek vaktimiz yok. GAP, KOP, DAP gibi büyük sulama yatırımları da içeren projeleri hızla tamamlamalıyız” ifadelerini kullandı.
Su tasarrufunun öğrenilmesi gerektiğini, Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:
“Suyu daha tasarruflu kullanmalıyız. Yüzde 60’a varan oranlarda su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerine geçeceğiz. Başka çözüm yok. Sulama yatırımları pahalı yatırımlar. Basınçlı sulama sistemlerinin kurulum maliyetinin tamamı devlet tarafından hibe yoluyla karşılanırsa, çok daha kısa sürede bu sorun halledilir. Su zengini değiliz derken, Doğu Anadolu Bölgemizi bundan ayrı tutmamız gerekiyor. Çünkü, Doğu Anadolu, su açısından ülkemizin en zengin bölgesidir. Ülkemizin su potansiyelinin yüzde 45’den fazlasının bu bölgede bulunması zenginliğinin boyutlarını göstermektedir. Peki bu zenginliği kullanabiliyor muyuz? Bölgede 1,37 milyon hektar tarım alanı var. Bu alanın 846 bin hektarı teknik ve ekonomik olarak sulanabiliyor. Fakat biz sadece 227 bin hektarını, sadece yüzde 27’sini sulayabiliyoruz. Sulama yatırımlarına hız verilmeli, bölgenin su potansiyeli kullanılmalıdır.”
ÖRGÜTLENME
Tarımda örgütlenmeyi çözmeden ne üretim planlamasından ne istikrarlı bir gelirden ne de tarla market fiyatları arasındaki uçurumu azaltmaktan bahsedilemeyeceğini vurgulayan Bayraktar, “Çünkü, ekonomik örgütlenmenin yetersiz kalması; etkin bir pazarlamayı imkansız hale getiriyor, üretim planlamasını imkansız kılıyor, tarla ve market arasında 5 kata varan fiyat farklarına neden oluyor. Ekonomik örgütlerin fonksiyonel olmasından, idari ve mali yönden güçlendirilmesinden ve profesyonelce yönetilebilmesinden başka bir çözüm bulunmuyor. Bütün bunlar da gerekli mevzuat değişiklikleriyle gerçekleştirilebilir” diye konuştu.
“GENÇ ÇİFTÇİLERE YÖNELİK 30 BİN LİRALIK HİBE PROGRAMI ÇOK YERİNDE OLDU”
Bayraktar, kırsal kalkınma, girdi maliyetleri konusunda da şunları söyledi:
“Kırsalın gelirini artırmak zorundayız. Çiftçimizi tarlada tutmanın başka yolu yok. Genç nüfus eksikliği tarımda en önemli sorunlarımızdan biri haline geldi. Nüfusu kırsalda tutacak projeler yürürlüğe koymalı, kırsal kalkınmayı desteklemeli, başta gıda sanayi olmak üzere kırsalda tarımsal girdi kullanan işletmelerin kurulmasını teşvik etmeli, kırsal turizmi geliştirilmeliyiz. Aile çiftçiliği bu açıdan çok önemlidir. Birleşmiş Milletler de bunu gördü ve 2014 yılını Aile Çiftçiliği yılı ilan etti. Tarım Bakanlığımız da kırsalı kalkındırmak ve kırsalda genç nüfusu tutmak için önemli projeler yürütüyor. En son genç çiftçilere yönelik 30 bin liralık hibe programı çok yerinde bir proje olmuştur. Çiftçimiz, yüksek maliyetlerle üretim yapıyor. Mazot, gübre, yem, elektrik, tohum, ilaç gibi girdi fiyatlarının yüksekliği çiftçimizi zorluyor. Genel olarak girdilerdeki vergi yükü fazla. Hükümetimizin, KDV oranını gübrede yüzde 18’den, yemde yüzde 8’den yüzde 1’e indirmesi yerinde bir karar olmakla birlikte, çiftçimize tam olarak yansıtılmadı. Vergi indirimleri çiftçimize doğrudan destek olarak verilmelidir. Girdilerde vergi yükü azaltılmalı, girdi fiyatları üreticimizi zorlamayacak makul düzeylere indirilmelidir. Çiftçimiz, dünyada yalnız değildir. Rakipleri vardır. Dünyada ihracat yapmak aslanın ağzından ekmek almaktan zor bir hale gelmiştir. Rakibinle aynı koşullarda üretmiyorsan, nasıl rekabet edebilirsin ki? Girdi maliyetlerini düşük tutarsak, ihracatta hedeflere ulaşmak hiç de zor değildir. Her ne kadar gübre ve yemde KDV oranları yüzde 1’e indirilse de mazot, elektrik, ilaçta vergi oranları çok yüksektir. Tarımsal kredi miktarı, 2015 yılında 61,3 milyar liraya ulaştı. Tarım kredi kooperatifleri de 6,5 milyar lira dolaylarında tarımsal kredi kullandırıyor. Bizi en fazla rahatsızlığa sevk eden, asla istemediğimiz bir durum, tarıma kullandırılan krediler içinde çiftçinin bankası olarak gördüğümüz Ziraat Bankası’nın payının yüzde 54,4’e düşmesidir. Hazine destekli düşük faizli kredilere ulaşmak zor olmamalıdır.”
“TOPRAK ANALİZİ DESTEĞİ KAPSAMDAN ÇIKARILMAMALIDIR”
Bayraktar, toprak analizi yaptırmanın bilinçli gübre kullanmanın en temel unsuru olduğunu, destek kalktıktan sonra, çok sayıdaki analiz laboratuvarının faaliyetini sürdürebilmesinin de imkansız hale geleceğini ve bu desteğin kapsamdan çıkarılmaması gerektiğini belirtti. Yine, danışmanlık yetki belgesi olan kuruluşlar için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın destek verdiği danışman sayısının 8’den 2’ye indirilmesinin, danışman başına yıllık verilen desteğin 20 bin lirayla sınırlandırılmasının sıkıntı yaratacağını bildiren Bayraktar, şöyle dedi:
“Öncelikle tarım danışmanları alanlarında çok verimli çalışmalar yapıyorlar. Köyde, üretimin, kalitenin, verimliliğin artması noktasında çok büyük katkı sağlıyorlar. Bunun da tekrar gözden geçirilmesi lazım.
İşin bir de sosyal boyutu var. Binlerce ziraat mühendisimiz bugün işsiz. Bizden iş istiyor. Analiz laboratuvarlarını işlemez hale getirir ve tarım danışmanlarının sayısını kuruluş başına 2’ye indirirsek, çok sayıda ziraat mühendisi ve teknik eleman işsizler ordusuna dahil olacaktır. Tüm ülke olarak işsizliği azaltmaya çalışırken, işsizliğe neden olacak uygulamalardan kaçınmamız gerekir. Biz elimizi taşın altına sokmaktan da çekinmiyoruz. Ziraat odaları olarak bu göreve talip olduğumuzu biliniz. Destek bize verilsin, biz bu hizmetleri layıkıyla yapıp, binlerce ziraat mühendisine ve teknik elemana istihdam sağlayalım. Bunu yaparken de milyonlarca çiftçimize hizmet götürelim.”
“HAYVANCILIK, DOĞU ANADOLU BÖLGESİ AÇISINDAN HAYATİ ÖNEMDE”
Hayvancılığın, Doğu Anadolu Bölgesi açısından hayati önemde olduğunu, ülkemizdeki 14,6 milyon hektarlık meraların 5,5 milyon hektarının Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunduğunu belirten Bayraktar, “Doğu Anadolu, Marmara Bölgesi’nin 10 katı meraya sahip. Bölge, ülkemizde bulunan sığır mevcudunun yüzde 15,2’sini, koyunların yüzde 12,5’ini beslemektedir. Buna karşın, bölgenin kültür ırkı sığırlardaki payı yüzde 5’te kalmaktadır” dedi.
“DESTEKLER YILIN BAŞINDA AÇIKLANMALI, STOPAJ KESİLMEMELİ”
Devletin, bütün olanaklarını kullanarak çiftçiyi desteklemeye devam ettiğini ama yine de tarımsal desteklerin, rekabet edilen ülkelerin çiftçileriyle karşılaştırıldığında yetersiz kaldığını bildiren Bayraktar, tarımsal desteklerin yılın başında açıklanması, ödemelerin tek seferde ve ekim zamanından önce yapılması gerektiğini, bunun çiftçiler açısından son derece önemli olduğunu belirtti. Desteklerden stopaj kesilmesinin de anlaşılır bir durum olmadığına vurgu yapan Bayraktar, “Çiftçimiz sanki zirai kazanç elde ediyormuş gibi desteklerden yüzde 4 oranında stopaj vermektedir. Geçmişte uygulanan doğrudan gelir desteğinde olduğu gibi desteklerden stopaj kesilmemelidir. Konuyu geçmişte ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısına yakın bir zamanda da Maliye Bakanımız Naci Ağbal’a ilettik ve sorunun çözülmesini istedik” diye konuştu.
TARIMDAKİ KAYIT DIŞILIK
Tarımdaki kayıt dışılığın önemli bir sorun olarak ortada durduğunu, sektördeki istihdamın yüzde 80’den fazlasının herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan çalıştığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Bu oran, kadınlarda yüzde 94’lere kadar çıkıyor. Bunun en büyük sebebinin SGK primlerinin yüksekliği olduğunu söyleyebiliriz. Asgari ücret artışı ve prim gün sayısının 22’den 23’e çıkması, çiftçimizin SGK primini birden yüzde 35,2 yükseltti. 2015 yılının ikinci yarısında en az 322 lira 20 kuruş olan tarım Bağ-Kurluların SGK primi, 2016 yılıyla birlikte, bir gecede 435 lira 63 kuruşa çıktı. Bu primlerle tarımda kayıt dışılığının azalmasını beklemek hayalcilikten öteye geçmez. Neredeyse karnını zor doyuran çiftçimizin her ay 435 lira 63 kuruş prim ödemesi imkansızdır. Yükselen tarım Bağkur’u sigorta priminin oluşturduğu mağduriyetin çözümü açısından, SSK çalışanlarında uygulanan işveren teşvik sistemindekine benzer bir şekilde, tarım Bağkur’u kapsamındaki erkek çiftçilere yüzde 25, kadın çiftçilere yüzde 50 prim desteği sağlanmalıdır. Çiftçilerimiz çok ağır şartlarda çalışıyor. Diğer ağır şartlarda çalışan meslek gruplarına uygulanan, her yıl için 120 gün fiili hizmet zammı (yıpranma hakkı) çiftçimize de verilmelidir. Bunların yanı sıra sigorta başlangıcı öncesi doğumda geçen süreler için de borçlanabilme imkanı tanınmalı ve 3 doğum sınırı kaldırılmalıdır.”
“EN ÖNEMLİ PARAMETRE KARDEŞLİĞİN MUHAFAZASI”
Türkiye’nin tarihiyle, milletiyle, devletiyle, jeopolitik konumuyla tartışmasız büyük bir ülke olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Sorunlarımız yok mu? Tabii ki var. Yalnız, bu sorunlarımız çözülemeyecek, altında kalkılamayacak sorunlar değildir. Ülkemizin potansiyeliyle karşılaştırıldığında sorunlar devede kulak kalır. Peki var olan ülke ve bölge sorunlarımızı nasıl çözeceğiz? Bunlarla nasıl baş edeceğiz? Bu konuda en önemli parametrenin kardeşliğimizin muhafazası olduğunu düşünüyorum. Bin yıldır bu topraklarda kardeş kardeşe yaşıyoruz. Bu kardeşliğin devamını sürdürmek zorundayız. Bu topraklar üzerinde birbirimize sevgimiz ve saygımız ilelebet devam etmelidir. Ülke düşmanlarının amacı ayrıştırmak, kardeşliği bozmaktır. Anlayamadıkları şudur; hiçbir zaman bu ülke insanları arasında ayrışma olmamış, bu ülke insanları birbiriyle çatışmamıştır. Tarih boyunca zorda kalan insanlar, bu topraklara sığınmıştır. Şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakların ve bu topraklarda üretim yapan insanların kıymetini bu ülke insanları olarak iyi takdir edelim. 79 milyon olarak, zenginlikleri doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle hep beraber paylaşalım. Bir bu amaçla doğudan batıya, batıdan doğuya kaynaşmayı sağlama amacıyla ziraat odası başkanlarımızı gönderdik. Bundan çok olumlu geri dönüşler aldık. TZOB gibi diğer sivil toplum kuruluşlarının da benzer uygulamaları hayata geçirmeleri gerektiğini düşünüyoruz.”
TARIMDA HEDEFLER
Tarımdaki hedeflere de değinen Bayraktar, “Bugün 79 milyonluk ülke nüfusunu, 3 milyon sığınmacıyı, 41 milyon turisti besleyip, 16,8 milyar dolar ihracat yapan, uzun yıllardır devam eden yapısal sorunlara ve yüksek girdi maliyetlerine rağmen, 54,6 milyar dolarlık bir üretimi gerçekleştiren Türk çiftçisini yürekten alkışlamak, teşekkür etmek gerekir. Çiftçimize inancımızın bir ifadesi olarak huzurlarınızda, tarımdaki 2023 hedeflerinin altına Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak biz de imzamızı atıyoruz. Tarımda yapısal sorunların hızla giderilmesi, yeterli bir tarımsal destek bütçesi sağlanması ve sulama yatırımlarına daha fazla önem verilmesi halinde; Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, Türk çiftçisi 150 milyar dolar tarım ürünleri hasılasıyla, 85 milyonluk ülke nüfusunu, 50 milyon turisti besleyip, içinde bulunduğu bölgenin, Kafkasya’nın, Ortadoğu’nun, Orta Asya’nın, Kuzey Afrika’nın ve Doğu Avrupa’nın gıda açığını kapatacak ve 40 milyar dolar tarımsal ürün ihracatı yapacaktır. Biz Türk çiftçisi olarak bu hedefleri gerçekleştirecek azim ve kararlılıktayız. Türk tarımının çözüm bekleyen sorunları, sektörün tüm paydaşlarıyla el ele vererek, çiftçimiz, köylümüz, milletimiz ve ülkemiz için almamız gereken çok mesafe var. Ancak, bugün hepimizin gayretiyle ulaşılan noktaları, sağlanan başarıları da göz ardı etmemeliyiz” şeklinde konuştu.
Bayraktar, konuşmasının sonunda tüm çiftçilerin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutladı.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir